24 Şubat 2016 Çarşamba

Adım Adım ROMA! 1. Gün

İtalya gitmeyi en çok istediğim büyülü bir ülkeydi benim için. 1 haftalık tatile sığdırılamayacak kadar çok güzellik barındırıyor fakat biz kısıtlı süremiz için Roma-Floransa-Pisa-Milano ve Venedik'i görmeyi tercih ettik.
İtalya turumuzun ilk durağı Roma... Tur demişken öyle herhangi bir tura katılmadık, kendi turumuzu kendimiz oluşturduk. Önce ikimiz için de en uygun tarihi belirledik, uçak biletleri, kalacağımız oteller, şehirler arası hızlı tren seferleri, gün gün gezi planlarımız, yemeklerini tatmayı istediğimiz mekanlar ve hatta kahve molası vereceğimiz cafeler... Gitmeden önce okuduğumuz kitapların da faydası çok.







Şehrin ana ulaşım merkezi Termini. Fiumicino Havaalanından şehir merkezine ulaşım için bir çok seçenek mevcut. Biz otobüsle yaklaşık 40 dakikada Termini'ye geldik. İlk iş olarak 3 gün boyunca sınırsız ulaşım ve seçtiğiniz 2 müzeye sıra beklemeden giriş sağlayan Roma Pass'imizi aldık. (34 €)



Otelimiz Via Piave'deydi, İspanyol merdivenlerine 5 dakikalık yürüme mesafesinde yer aldığından şehrin her noktasını yürüyerek kolaylıkla gezebildik.



İlk durağımız İspanyol Merdivenleri...


Bizim gezimiz boyunca merdivenlerin en üstünde yer alan Trinita dei Monti Kilisesi tadilattaydı. 






İspanyol merdivenlerinin bittiği noktada barok tarzında, batık bir gemi şeklindeki Fontana della Barcaccia yer alıyor. Meydan her daim kalabalık, rengarenk çiçeklerle bezenmiş merdivenler insanın içini açıyor. Sadece burada onlarca fotoğraf çekebilirsiniz :) 
Karnımız yavaş yavaş acıkmaya başladı, acıkmasa bile dillere destan İtalyan yemeklerini yemek için sürekli fırsat kollayanlardandık :) Spagna meydanına çok yakın bir noktada Pastificio isimli küçük bir makarna dükkanında her gün sadece 2 çeşit el yapımı makarna hazırlanıyor. Oldukça salaş ve küçük olan Pastificio yalnızca öğle saatlerinde açık. Öğle yemeğini pek vakit kaybetmeden aynı zamanda da lezzetli el yapımı İtalyan makarnalarından yemek isteyenler için birebir. Plastik tabak ve çatal ile aldığınız makarnaları istediğiniz yerde yiyebilirsiniz, tüm sokaklar sizin. Biz güzel Spagna Meydanının keyfini biraz daha sürebilmek için İspanyol Merdivenlerinde çiçeklerin arasında güzel bir basamak seçip makarnalarımızı yedik :) 


Karnımızı doyurduğumuza göre gezi planımıza kaldığımız yerden devam 
edebiliriz. Listemizin 2. sırasında Fontana di Trevi - namı diğer insanların omuzları üzerinden bozuk para attıkları Aşk Çeşmesi var. Şansımıza burası da tadilatta :( Olsun, biz yine de yılmadan çeşmeyi daha yakından görebilmek için sıraya giriyoruz ve hatta boş olan havuza bozukluklarımızı bile atıyoruz :)


Üzerinde mitolojik karakterlerin olduğu 18. yüzyıl tarihli bu devasa çeşme aslında eski bir sarayın ön cephesidir.

Çeşmenin tam ortasında yer alan  deniz tanrısı Neptün
Boş Çeçmeye Atılan Bozukluklar :)
Ve Pantheon... "Bütün Tanrıların Tapınağı"



Elimizde haritamız Roma'nın dar sokaklarında kaybolmuş şekilde kendisini bulmaya çalışırken hiç ummadığımız bir anda tüm ihtişamıyla karşımızda belirdi. İlk 10 saniye sadece bakakaldık, umduğumdan çok daha büyük ve büyüleyiciydi. 



Çapı yüksekliğine eşit (43 metre) devasa kubbenin tam ortasında yukarıdaki delik (oculus) bulunuyor. İçerisinde pencere bulunmayan bu yapı kubbedeki delik sayesinde aydınlanıyor. Aynı zamanda bu kubbe San Pietro Bazilikasının kubbesinden bile daha geniş.



Eski Roma'nın en iyi korunmuş anıtı olan bu Pagan tapınağı 7. yüzyılda kiliseye dönüştürüldü. Şimdi ise yapının içerisinde İtalya Krallığının ilk kralı Vittorio Emanuele II (İtalya'nın her yerinde bol bol heykelini görebilirsiniz), Rafaello ve Peruzzi gibi ünlü isimlerin Rönesans tarzı mezarları bulunuyor.
Raffaello'nun Mezarı

 

Pantheon'nun bulunduğu Piazza della Rotonda




Meydanda kısa bir mola verip etrafı fotoğraflayıp yola devam...

Tekrardan Roma'nın küçük sokaklarında kaybolmak için yola koyuluyoruz. Bir hedefimiz var evet ama o hedefe gitmek için sadece kuzey-güney algımızı kullanıyor, beğendiğimiz sokaklardan geçerek kendi rotamızı oluşturuyoruz.



Piazza Navona Roma'nın en renkli ve hareketli meydanlarından birisi.




 Çokça filme ev sahipliği yapmış meydan hala bir film seti gibi sizi büyülüyor. Meydan sokak sanatçıları, müzisyenler ve ressamlarla dolu. Meydanın ortasında Bernini'nin Fontana dei Quattro Fiumi (Dört Nehir Çeşmesi) yer alıyor. Çeşme dört kıtanın büyük nehirlerini simgeliyor. Amerika'da Rio de la Plata, Avrupa'da Tuna, Asya'da Ganj ve Afrika'da Nil.





Meydanın ev sahipliği yaptığı bir diğer yapı ise Sant'Agnese in Agone Kilisesi.  Eğer vaktiniz kısıtlıysa bu kiliseyi eleyebilirsiniz, biz meydanda görünce meraktan içeriyi kısaca turlayıp çıktık.


Meydanı çevreleyen cafe ve restoranlardan birinde mola verip sokağın ahengini izlemeden Roma tatili sona ermemeli :) Biz de Ai Tre Tartufi'de küçük bir kahve molası Navova'nın keyfini sürdük.


Sant'Angelo Kalesi programımızın 2. gününde, biz yine de kaleyi fotoğraflayıp etrafını gezmek için şehri ikiye ayıran Tiber Nehri'nin karşı yakasına geçiyoruz. 



Kalenin önünde yer alan köprü açık ara Roma'nın en güzel köprüsü.. Sağlı sollu 10 melek heykelinin her biri İsa'nın çarmıha gerilişine ait farklı hikayelere sahip.






Bir çok Avrupa köprüsünde olduğu gibi bu köprüde de her yerde anahtarları suyun dibinde olan kilitler var.


Sant'Angelo Köprüsünden Vatikan'a doğru giderken solda kalan ilk köprüden tekrar Tiber Nehri'nin karşı yakasına geçiyoruz.





Programımızı tamamladıktan sonra güzel bir akşam yemeğini hak ettik :) İstikamet ünlü Pizzeria , Bafettooo !
Kesinlikle İtalya tatilimiz boyunca yediğimiz en güzel pizza. Mekan oldukça salaş, Türkiye'deki pide salonlarını andırıyor. Kapıda ise upuzun bir kuyruk. Ama kararlıyız methini çok duyduğum Bafetto'dan pizza yemeden gitmek yok :) Yaklaşık yarım saatlik bekleyişin ardından sıra bize geliyor. İki kişi olduğumuz için masamızı 2 çiftle daha paylaştık. Turist oldukça az, genelde yerli halkın tercih ettiği bir mekan. 




Pizzalar gözünüzün önünde fırına veriliyor. Bu üç çalışan harıl harıl pizza hazırlıyor :)


Fiyat olarak da Roma'daki bir çok restorana göre uygun. Pizzalar ise kocaman, hamuru pide hamuru gibi çıtır çıtır ve oldukça ince. İlk defa İtalyan usulü pizza yediğimizi burada fark ediyoruz. Türkiye'de yediklerimiz ise tamamen farklı bi şey :)

Ve işte pizzalarımız... 



Pizzaların boyutları gözünüzü korkutmasın, bir kişi için hiç de fazla sayılmazlar. 



Ve Roma'daki ilk günümüz burada sonlanıyor. 1. günün hasılatı yaklaşık 20 kilometre.. Evet çok yorulduk, ama kesinlikle değdi. İlk günün sonunda önceden haritalar üzerinde çalıştığımız Roma'yı tam anlamıyla sindirdik. Ve geri kalan günlerimizde çok daha az haritaya bakarak kendi kendimize yeni yollar keşfederek istediğimiz her yere gittik. Ne de olsa tüm yollar Roma'ya çıkıyor :)